KİTABIN ADI : Ermeni Dosyası
KİTABIN YAZARI : Kazım KARABEKİR
BASIM TARİHİ : Şubat 1994
KİTABIN YAYIM MAKSADI
Türk – Ermeni ilişkilerine toplu bir bakış.
KİTABIN ÖZETİ
Ermenilerin tarihi hakkında değişik milletlere mensup araştırmacı ve
yazarlara ait çok sayıda eser vardır. Fakat bu yazarlar ve bilim
adamları genelde gerçekleri araştırıp yazmak yerine kendi devletlerinin
siyasi görüşlerine uygun kalem oynatmayı tercih etmişlerdir. Bir kısmı
da Ermeni yazarlara ait olan bu eserlerin çoğunda Türk düşmanlığı esas
alınmıştır. Kazım Karabekir babasının görev yaptığı doğu vilayetlerinde
daha küçük yaştan itibaren Ermenileri tanımaya başlamış,Osmanlı
hükümeti ve milli hükümet zamanında onlarla savaşmış ve sonunda Türk
Ermeni dostluğunu tekrar kurmuş bir kişidir. Yazar köklü bir inceleme
yapmış, Ermeni tarihçilerinin eserlerini de inceleyerek kendi
tecrübeleri ve araştırmaları neticesinde bu eseri kaleme almıştır.
ESKİ ERMENİ TARİHİNE TOPLU BİR BAKIŞ
Ermeniler yakın zamana kadar Babil’den geldiklerini
savunmaktaydılar. Babil ve civarında Hititle’rin akrabası olan
Türk’lerin yaşadığı tespit edilmiştir. Şu halde Ermeniler güneyden
gelen bir Türk Oymağıdır. Ermenilerin son zamanlarda Frik Oymaklarından
biri olduğu ispatlanmıştır. Friklerin ise Orta Asya dan önce Trakya’ya,
Makedonya’ya sonra da boğazlardan Anadolu’ya yayıldıkları tespit
edildiğine göre, bunlardan ayrılan Ermenilerin de Türk ırkından olduğu
anlaşılmaktadır. Bazı Ermeni yazarları da eserlerinde kendilerinin Türk
olduklarını belirtmişlerdir. Kısacası Ermeniler ve Türkler müşterek
vatan kardeşleridir. Ve aynı ırka mensuptur. Kültürleri benzerdir.
Rumlarda ise durum tam tersidir.
ERMENİ TARİHİNE TOPLU BİR BAKIŞ
956 yılına kadar Ermeniler Arapların himayesinde rahat
yaşamışlardır. 956 yılında Bizanslıların İslamlara karşı saldırması ve
sonunda Tarsus’ta mağlup olarak Amasya’ya kadar çekilmeleri üzerine
Ermenilerin de duruma karışarak Bizans ordusunun emrine otuz bin asker
vermesi Ermenistan’ın zararına olmuştur. 958′de Araplar mağlup olur.
Ermenistan’da da yer yer prenslerin ayaklanmaları başlar. Kısa bir süre
sonra Krallıkların toplamı yediye çıkar ve bu durum sekiz yıl sürer.
1042′li yıllarda Rum kuvvetleri Ermenistan’a girer. Ani Krallığı’nın
Erivan ve Ararat memleketlerinden ibaret kalmasına sebep olur.
Bizanslılar Ermenileri de yanına alarak Türklere karşı koymak isterler,
fakat muvaffak olamazlar.
Sivas’a gelen Ermeni kafilesi, güya Türk istilasından kurtulmuştur.
Fakat Bizanslılar Ortodoks olduklarından bu Katolikleri İstanbul’un
boyunduruğu altında inletmişlerdir. Türkler İstanbul’u fethedene kadar
bu mezhep ayrılığının ızdırabı sürüp gitmiştir. Gerek Sivas yöresi
Ermenileri, gerekse diğer yerlerdeki Ermeniler Bizans zulmünden
inlemişlerdir. Ermeniler hakiki din serbestliğini Türklerde
görmüşlerdir.
Alparslan 6 Haziran 1064′de Ani Kalesini de ele geçirir. 1071′de
Malazgirt meydan muhaberesini kazanır ve boğazlar yolu açılmış olur.
Hazar denizi ve Kafkas Dağlarından Toros Dağlarına kadar Türk
egemenliği kurulur. Bu arada, Bizans tarafından Kilikya’ya
yerleştirilen Ermeniler Haçlı seferleri başlayınca İslam Halkını yok
etmede Haçlıların en büyük yardımcısı olurlar. Kudüs seferlerinde Haçlı
Ordusuna yollar açan, köprüler kuran hep Ermeni mühendisleridir.
Ermeniler Haçlılardan altın ve hediyeler alarak büyük servet sahibi
olmuşlardır. Her seferde İslam aleminden yaptıkları yağmaları bugünkü
yurtlarına taşımışlardır. 1140′lı yıllarda Bizanslılar Adana ovasına
inip Kilikya’yı istila eder. Toparlanan Ermeniler Mısırlı bir komutan
tarafından esir alınarak Mısıra gönderilir. Ermeni baronluğu bu suretle
tarihe karışır
ERMENİLERİN İLK KIPIRDANIŞLARI VE BAĞIMSIZLIK GAYRETLERİ
Ermenistan’ın ilk kuruluşundan beri hiçbir yerde tam bir Ermeni
topluluğu vücut bulamamıştır. Büyük devletler Osmanlı İmparatorluğunu
dağıtmanın planlarını yaparken Ermenileri kullanmayı düşünmüşler ve
kullanmışlardır. 1630 İstanbul Fransız papazları Ermenilere “Eğer
Ortodoks olursanız Fransa’nın her türlü himayesine kavuşursunuz”
diyerek onları aldatmışlardır. Ermeniler Ortodoksluğu kabul
etmişlerdir. Daha sonraları 1723′de Ermeniler tekrar Osmanlıların
hakimiyetine girmiştir. Rusya’da eğitim alan Ermeni Emin, Ermenileri
Osmanlı himayesinden kurtarmak için girişimlere başlamıştır. 1826
Osmanlının en zayıf dönemidir. Rusya Akgerman Antlaşması ile Karadeniz
de Rus gemileri serbest gezinme imkanı bulmuştur. Ruslar Karabağı
alınca buraya Ermenistan vilayeti demişlerdir. Ermeniler bunca yıllık
emelleri olan hiç değilse muhtariyat idaresine malik olduklarını
sanırlarken, Ermenistan’ın bir Rus vilayeti olduğunu İkinci
Paskiyeviç’in idaresinde öğrenirler.
Kısacası 1877 tarihine kadar Ermeniler kukla gibi kullanılmış, Osmanlı devleti için sürekli bir sorun kaynağı olmuşlardır.
TÜRK ERMENİLERİNİN DURUMU, AYAKLANMALAR VE ANTLAŞMALAR
Ruslar kendi idarelerindeki Ermenilere tattırmadıkları istiklali
Türkiye Ermenilerine vermek için gayret sarf etmişlerdir. Bizans
idaresinden kurtulan Ermeniler Fatih döneminde Türklerden daha emin ve
daha zengin bir hayata kavuşmuşlardır. Ruslar Ermenileri Ortodoks
yapmaya zorlamış, olmayanları hapse atmış yada Sibirya’ya sürmüş ve
dini kurumları kapatmıştır. Ermeni dili, yayınları yasaklanmıştır.
Ruslar Osmanlılarla harbe karar verdiklerinde, Ermenilerin gözünü
boyamak için iyi muameleye başlarlar. Hatta 1877 harbinde Kafkas Ordusu
başkomutanını Ermenilerden yapmışlardır. 1880’de Türkiye’de ilk Ermeni
komitesi kurulmuştur. 1873’de mekteplerinde Ermeni tarihi, coğrafyası,
edebiyatı okunmaya, Ermeni istiklal şiirleri söylenmeye başlanmıştır.
1876’da meşrutiyet töreninde Ermenilere yer verilmiştir. Daha sonra
Rus-Türk harbi sona erince Avrupalıların Ermenilere ne derece yardım
edebileceklerini görürler.
Ermenilerin iki seçenekleri vardır. Ya Türk vatandaşı gibi eşit
haklarla kardeşce yaşayacaklar yada istiklal arayışlarına
girişeceklerdir. İkinci yolu seçen Ermeniler Avrupa’nın yardımını
arkalarına alacaklarını zannederek 1880 yılında gizlice iki yıl
çalıştıktan sonra Erzurum da silahlı saldırıya geçmeye karar
vermişlerdir. Bu arada Avrupa basını da Türkiye eziciliği hakkında
yayınlarına devam etmekte, kilise propagandaları Ermenilere dünya
cennetini vadetmektedir. Ermeni krallığı kurulursa zengin vilayetler,
mallar… vs. onların olacaktır. Avrupa dan gizlice sokulan bombalar,
dinamitler, silahlar kiliselerde saklanacak, eğitime alınacak ve Türk
halkı yok edilecek şeklinde hedefleri vardır. Aklı başındaki yaşlı
Ermeniler bunun imkansız olduğunu söylemektedirler. 1545’den 1789’a
kadar (yaklaşık 57 ayaklanma) ayaklanmalar devam etmiş; en önemlisi de
1895’de olmuştur. Her ayaklanmada Türk köyleri, malları yağma edilmekte
halk öldürülmektedir. Çar hükümeti boğazlara hakim olma planı
yapmaktadır ve altı doğu ilini Ermenistan bölgesi olarak ilan etmiştir.
I. Dünya Savaşı’nda Ermeniler ordumuza ve halkımıza silahla saldırırken
siyasetçileri de dil uzatmaktadır. Bu arada Avrupa devletleri Türk
Devletini paylaşmayı düşünmektedir.
Türk Ordusu komuta kademesinde bir takım görüş ayrılıkları görülmeye
başlanmış, Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Enver Paşanın Harbiye nazırlığına
başkomutanlığını hoş görmeyip, İttihat Terakki Hükümetine kırılmıştır.
Ermeniler bu fırsatı da değerlendirip onu kullanmak istemişlerdir.
1916 yılında Osmanlıyı paylaşma hayalleri kuran Rusya, İngiltere,
Fransa pasta payı kapma yarışına girerler. Bu durumdan Ermeniler hala
kendilerine bir ders çıkaramazlar.
Kısacası; Ermeniler her devirde Türk toplumunun büyük yardımlarını
görmüş, bir Türk vatandaşı gibi vatandaşlık hak ve hukukundan
yararlanmışlardır. Osmanlı İmp.’da da rahat bir hayat sürdükleri
görülür. 17 Mart 1863 Tanzimat Fermanıyla Türklerden daha ileri ve
seçkin imtiyaz sahibi olmuşlardır. Askerlikten muaf tutulmuşlar, sanat
ve ticareti ellerine geçirmişlerdir. Türkler Rusların tecavüzlerine
karşı koymak ve Hicaz bölgesinde ayaklanmaları bastırmak için şehit
düşmektedirler. Türkler şehit düştükçe onlar çoğalmakta, yükselmekte ve
zenginleşmektedirler. 1908 Kanuni Esasi ile eşitlik kardeşlik sesleri
yükselmiştir, ama çok sürmemiştir. Ermeni komitecileri büyük cüretle
eskisinden daha çok faaliyet göstermekte, yayınladıkları çeşitli gazete
ve dergilerle Ermenileri isyana teşvik etmekteydiler. 1914’de
İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya savaşırken Osmanlıda seferberlik ilan
edilince Ermeni reisleri toplanarak şubelere şifreli talimatlar
verirler. Talimatta;
“Ruslar huduttan ilerler Osmanlı çekilirse her taraf birden
ayaklanacak Osmanlı ateş arasında bırakılacak devlete ait binalar
yıkılacaktır. Eğer Osmanlı Ordusu ilerlerse Ruslara yardım edilecektir”
denmektedir. Ermeniler ayaklanmalarını sürdürürler. Bu arada Ermeniler
kendileri için zararlı gördükleri Türk devlet görevlilerini suikast
düzenleyerek öldürmekteydiler.
Birinci Rusya savaşında Rus orduları Kafkas hudutlarını geçerek
Erzurum, Bingöl, Van, Bitlis vilayetlerini işgal ederken Rus Ordusunda
15.000’den fazla Ermeni vardı. Ermeniler kurdukları komitelerle terör
ve propaganda faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
KİTABIN YAZARI : Kazım KARABEKİR
BASIM TARİHİ : Şubat 1994
KİTABIN YAYIM MAKSADI
Türk – Ermeni ilişkilerine toplu bir bakış.
KİTABIN ÖZETİ
Ermenilerin tarihi hakkında değişik milletlere mensup araştırmacı ve
yazarlara ait çok sayıda eser vardır. Fakat bu yazarlar ve bilim
adamları genelde gerçekleri araştırıp yazmak yerine kendi devletlerinin
siyasi görüşlerine uygun kalem oynatmayı tercih etmişlerdir. Bir kısmı
da Ermeni yazarlara ait olan bu eserlerin çoğunda Türk düşmanlığı esas
alınmıştır. Kazım Karabekir babasının görev yaptığı doğu vilayetlerinde
daha küçük yaştan itibaren Ermenileri tanımaya başlamış,Osmanlı
hükümeti ve milli hükümet zamanında onlarla savaşmış ve sonunda Türk
Ermeni dostluğunu tekrar kurmuş bir kişidir. Yazar köklü bir inceleme
yapmış, Ermeni tarihçilerinin eserlerini de inceleyerek kendi
tecrübeleri ve araştırmaları neticesinde bu eseri kaleme almıştır.
ESKİ ERMENİ TARİHİNE TOPLU BİR BAKIŞ
Ermeniler yakın zamana kadar Babil’den geldiklerini
savunmaktaydılar. Babil ve civarında Hititle’rin akrabası olan
Türk’lerin yaşadığı tespit edilmiştir. Şu halde Ermeniler güneyden
gelen bir Türk Oymağıdır. Ermenilerin son zamanlarda Frik Oymaklarından
biri olduğu ispatlanmıştır. Friklerin ise Orta Asya dan önce Trakya’ya,
Makedonya’ya sonra da boğazlardan Anadolu’ya yayıldıkları tespit
edildiğine göre, bunlardan ayrılan Ermenilerin de Türk ırkından olduğu
anlaşılmaktadır. Bazı Ermeni yazarları da eserlerinde kendilerinin Türk
olduklarını belirtmişlerdir. Kısacası Ermeniler ve Türkler müşterek
vatan kardeşleridir. Ve aynı ırka mensuptur. Kültürleri benzerdir.
Rumlarda ise durum tam tersidir.
ERMENİ TARİHİNE TOPLU BİR BAKIŞ
956 yılına kadar Ermeniler Arapların himayesinde rahat
yaşamışlardır. 956 yılında Bizanslıların İslamlara karşı saldırması ve
sonunda Tarsus’ta mağlup olarak Amasya’ya kadar çekilmeleri üzerine
Ermenilerin de duruma karışarak Bizans ordusunun emrine otuz bin asker
vermesi Ermenistan’ın zararına olmuştur. 958′de Araplar mağlup olur.
Ermenistan’da da yer yer prenslerin ayaklanmaları başlar. Kısa bir süre
sonra Krallıkların toplamı yediye çıkar ve bu durum sekiz yıl sürer.
1042′li yıllarda Rum kuvvetleri Ermenistan’a girer. Ani Krallığı’nın
Erivan ve Ararat memleketlerinden ibaret kalmasına sebep olur.
Bizanslılar Ermenileri de yanına alarak Türklere karşı koymak isterler,
fakat muvaffak olamazlar.
Sivas’a gelen Ermeni kafilesi, güya Türk istilasından kurtulmuştur.
Fakat Bizanslılar Ortodoks olduklarından bu Katolikleri İstanbul’un
boyunduruğu altında inletmişlerdir. Türkler İstanbul’u fethedene kadar
bu mezhep ayrılığının ızdırabı sürüp gitmiştir. Gerek Sivas yöresi
Ermenileri, gerekse diğer yerlerdeki Ermeniler Bizans zulmünden
inlemişlerdir. Ermeniler hakiki din serbestliğini Türklerde
görmüşlerdir.
Alparslan 6 Haziran 1064′de Ani Kalesini de ele geçirir. 1071′de
Malazgirt meydan muhaberesini kazanır ve boğazlar yolu açılmış olur.
Hazar denizi ve Kafkas Dağlarından Toros Dağlarına kadar Türk
egemenliği kurulur. Bu arada, Bizans tarafından Kilikya’ya
yerleştirilen Ermeniler Haçlı seferleri başlayınca İslam Halkını yok
etmede Haçlıların en büyük yardımcısı olurlar. Kudüs seferlerinde Haçlı
Ordusuna yollar açan, köprüler kuran hep Ermeni mühendisleridir.
Ermeniler Haçlılardan altın ve hediyeler alarak büyük servet sahibi
olmuşlardır. Her seferde İslam aleminden yaptıkları yağmaları bugünkü
yurtlarına taşımışlardır. 1140′lı yıllarda Bizanslılar Adana ovasına
inip Kilikya’yı istila eder. Toparlanan Ermeniler Mısırlı bir komutan
tarafından esir alınarak Mısıra gönderilir. Ermeni baronluğu bu suretle
tarihe karışır
ERMENİLERİN İLK KIPIRDANIŞLARI VE BAĞIMSIZLIK GAYRETLERİ
Ermenistan’ın ilk kuruluşundan beri hiçbir yerde tam bir Ermeni
topluluğu vücut bulamamıştır. Büyük devletler Osmanlı İmparatorluğunu
dağıtmanın planlarını yaparken Ermenileri kullanmayı düşünmüşler ve
kullanmışlardır. 1630 İstanbul Fransız papazları Ermenilere “Eğer
Ortodoks olursanız Fransa’nın her türlü himayesine kavuşursunuz”
diyerek onları aldatmışlardır. Ermeniler Ortodoksluğu kabul
etmişlerdir. Daha sonraları 1723′de Ermeniler tekrar Osmanlıların
hakimiyetine girmiştir. Rusya’da eğitim alan Ermeni Emin, Ermenileri
Osmanlı himayesinden kurtarmak için girişimlere başlamıştır. 1826
Osmanlının en zayıf dönemidir. Rusya Akgerman Antlaşması ile Karadeniz
de Rus gemileri serbest gezinme imkanı bulmuştur. Ruslar Karabağı
alınca buraya Ermenistan vilayeti demişlerdir. Ermeniler bunca yıllık
emelleri olan hiç değilse muhtariyat idaresine malik olduklarını
sanırlarken, Ermenistan’ın bir Rus vilayeti olduğunu İkinci
Paskiyeviç’in idaresinde öğrenirler.
Kısacası 1877 tarihine kadar Ermeniler kukla gibi kullanılmış, Osmanlı devleti için sürekli bir sorun kaynağı olmuşlardır.
TÜRK ERMENİLERİNİN DURUMU, AYAKLANMALAR VE ANTLAŞMALAR
Ruslar kendi idarelerindeki Ermenilere tattırmadıkları istiklali
Türkiye Ermenilerine vermek için gayret sarf etmişlerdir. Bizans
idaresinden kurtulan Ermeniler Fatih döneminde Türklerden daha emin ve
daha zengin bir hayata kavuşmuşlardır. Ruslar Ermenileri Ortodoks
yapmaya zorlamış, olmayanları hapse atmış yada Sibirya’ya sürmüş ve
dini kurumları kapatmıştır. Ermeni dili, yayınları yasaklanmıştır.
Ruslar Osmanlılarla harbe karar verdiklerinde, Ermenilerin gözünü
boyamak için iyi muameleye başlarlar. Hatta 1877 harbinde Kafkas Ordusu
başkomutanını Ermenilerden yapmışlardır. 1880’de Türkiye’de ilk Ermeni
komitesi kurulmuştur. 1873’de mekteplerinde Ermeni tarihi, coğrafyası,
edebiyatı okunmaya, Ermeni istiklal şiirleri söylenmeye başlanmıştır.
1876’da meşrutiyet töreninde Ermenilere yer verilmiştir. Daha sonra
Rus-Türk harbi sona erince Avrupalıların Ermenilere ne derece yardım
edebileceklerini görürler.
Ermenilerin iki seçenekleri vardır. Ya Türk vatandaşı gibi eşit
haklarla kardeşce yaşayacaklar yada istiklal arayışlarına
girişeceklerdir. İkinci yolu seçen Ermeniler Avrupa’nın yardımını
arkalarına alacaklarını zannederek 1880 yılında gizlice iki yıl
çalıştıktan sonra Erzurum da silahlı saldırıya geçmeye karar
vermişlerdir. Bu arada Avrupa basını da Türkiye eziciliği hakkında
yayınlarına devam etmekte, kilise propagandaları Ermenilere dünya
cennetini vadetmektedir. Ermeni krallığı kurulursa zengin vilayetler,
mallar… vs. onların olacaktır. Avrupa dan gizlice sokulan bombalar,
dinamitler, silahlar kiliselerde saklanacak, eğitime alınacak ve Türk
halkı yok edilecek şeklinde hedefleri vardır. Aklı başındaki yaşlı
Ermeniler bunun imkansız olduğunu söylemektedirler. 1545’den 1789’a
kadar (yaklaşık 57 ayaklanma) ayaklanmalar devam etmiş; en önemlisi de
1895’de olmuştur. Her ayaklanmada Türk köyleri, malları yağma edilmekte
halk öldürülmektedir. Çar hükümeti boğazlara hakim olma planı
yapmaktadır ve altı doğu ilini Ermenistan bölgesi olarak ilan etmiştir.
I. Dünya Savaşı’nda Ermeniler ordumuza ve halkımıza silahla saldırırken
siyasetçileri de dil uzatmaktadır. Bu arada Avrupa devletleri Türk
Devletini paylaşmayı düşünmektedir.
Türk Ordusu komuta kademesinde bir takım görüş ayrılıkları görülmeye
başlanmış, Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Enver Paşanın Harbiye nazırlığına
başkomutanlığını hoş görmeyip, İttihat Terakki Hükümetine kırılmıştır.
Ermeniler bu fırsatı da değerlendirip onu kullanmak istemişlerdir.
1916 yılında Osmanlıyı paylaşma hayalleri kuran Rusya, İngiltere,
Fransa pasta payı kapma yarışına girerler. Bu durumdan Ermeniler hala
kendilerine bir ders çıkaramazlar.
Kısacası; Ermeniler her devirde Türk toplumunun büyük yardımlarını
görmüş, bir Türk vatandaşı gibi vatandaşlık hak ve hukukundan
yararlanmışlardır. Osmanlı İmp.’da da rahat bir hayat sürdükleri
görülür. 17 Mart 1863 Tanzimat Fermanıyla Türklerden daha ileri ve
seçkin imtiyaz sahibi olmuşlardır. Askerlikten muaf tutulmuşlar, sanat
ve ticareti ellerine geçirmişlerdir. Türkler Rusların tecavüzlerine
karşı koymak ve Hicaz bölgesinde ayaklanmaları bastırmak için şehit
düşmektedirler. Türkler şehit düştükçe onlar çoğalmakta, yükselmekte ve
zenginleşmektedirler. 1908 Kanuni Esasi ile eşitlik kardeşlik sesleri
yükselmiştir, ama çok sürmemiştir. Ermeni komitecileri büyük cüretle
eskisinden daha çok faaliyet göstermekte, yayınladıkları çeşitli gazete
ve dergilerle Ermenileri isyana teşvik etmekteydiler. 1914’de
İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya savaşırken Osmanlıda seferberlik ilan
edilince Ermeni reisleri toplanarak şubelere şifreli talimatlar
verirler. Talimatta;
“Ruslar huduttan ilerler Osmanlı çekilirse her taraf birden
ayaklanacak Osmanlı ateş arasında bırakılacak devlete ait binalar
yıkılacaktır. Eğer Osmanlı Ordusu ilerlerse Ruslara yardım edilecektir”
denmektedir. Ermeniler ayaklanmalarını sürdürürler. Bu arada Ermeniler
kendileri için zararlı gördükleri Türk devlet görevlilerini suikast
düzenleyerek öldürmekteydiler.
Birinci Rusya savaşında Rus orduları Kafkas hudutlarını geçerek
Erzurum, Bingöl, Van, Bitlis vilayetlerini işgal ederken Rus Ordusunda
15.000’den fazla Ermeni vardı. Ermeniler kurdukları komitelerle terör
ve propaganda faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.