Eserde anlatılan olaylar Rusya’da,
1700′lü yıllarda Çariçe döneminde geçmektedir. Rus ordusundan kıdemli
binbaşı rütbesinde emekli olan Andrey Petroviç Grinyov, Avdotya
Vasilyevna ile evlidir. Simbirsk’in köyünde oturan varlıklı bir
ailedir. Doğan çocuklarının sekizi, daha bebekken ölürler. Doğacak
dokuzuncu çocuklarını, daha kız veya erkek olacağı belli olmadan, aile
dostlarından bir binbaşının yardımıyla Semenovski Alayına çavuş olarak
yazdırırlar. Çocuk eğer kız doğacak olursa, çavuşun öldüğü bildirilecek
ve iş de böylece kapatılacaktır.
Çocuklarının erkek olması Grinyov ailesini sevindirir. Adını Pyotr
Andreyiç koyarlar. Savelyiç adlı yaşlı hizmetkâr lala olarak
görevlendirilir. İleriki yaşına doğru eğitimi için Monsieur Beaupre
adında bir Fransız öğretmen tutulur. Pyotr Andreyiç, bir süre
öğretmeninden Fransızca, Almanca ve diğer bilimlerle ilgili dersler
alır; kılıç kullanmayı öğrenir.
On yedi yaşına gelince, babası, onun iyi bir subay olarak yetişmesi
için, doğmadan önce çavuş olarak yazdırdığı muhafız birliğine değil,
daha uzakta ve zaman zaman çatışmalara giren Orenburg’taki bir eski
dostunun birliğine gönderir. Oğluna, dostuna verilmek üzere bir mektup
verir ve hizmetinde bulunması, koruması için lalası Savelyiç’i de
yanına katar.
Pyotr Andreyiç ile Savelyiç önce Simbirsk’e varırlar. Burada,
gerekli malzemeleri almak için bir gün konaklarlar. Savelyiç malzeme
alımıyla uğraşırken handa yalnız kalan Pyotr Andreyiç, İvan İvanoviç
Zurin adında bir subayla tanışır. Bu subay içkiye ve kumara düşkündür.
Pyotr Andreyiç, ondan bilardo oynamasını öğrenir. Zurin’le parasına
bilardo oynar ve yüz ruble kaybeder. Kasadarı Savelyiç’e bu parayı
ödettirir. Ertesi günü bir at arabasıyla yola düşerler.
Yolda hava bozmaya başlar. Arabacı, hana geri dönmeyi teklif etse de
kabul ettiremez. Bir süre sonra tipi bastırır, her taraf karla
kaplanır. Ne yol, ne iz bellidir. Hiç değilse sığınacak bir ev ya da
bir yol izi görme umuduyla dört bir yana bakınırken bir karartı göze
çarpar. Arabacıya gördüğü karartıya doğru gitmesini emreder. Karartı da
kendilerine doğru gelmekte olduğundan kavuşmaları uzun sürmez. Bu bir
yolcudur. Konuşmalarından yolcunun bu çevreyi iyi bildiği anlaşılır.
Kılavuzluk etmesi için arabaya alınır ve yola devam edilir. Bir hana
ulaşırlar. Orada fırtınanın geçmesini beklerler. Kendilerine kılavuzluk
ettiği için yolcuya handa şarap ısmarlar. Ertesi günü hancıya hesabı
ödeyip ayrılırken kılavuza elli kapik bahşiş vermesini söyler
Savelyiç’e. Bir çapulçuya bu kadar para vermenin anlamsız olduğuna inan
Savelyiç’i razı edemez. Pyotr Andreyiç, kılavuzun hizmetini karşılıksız
bırakmak istemez. Tavşan kürklü gocuğunu, hizmetkârın itirazlarına
rağmen, ona verir. Bu sırada arabacı da yola çıkmak için hazırlıklarını
tamamlamıştır, hemen yola çıkarlar.
Orenburg’a varınca, doğru Andrey Karloviç adlı generale çıkar.
Babasının yazdığı mektubu ona verir. General mektubu okur ve mektupta
yazılanların yerine getirileceğini söyler. Ertesi gün atanma emriyle
birlikte, subay alayına katılması için onu Belegorski kalesindeki
Yüzbaşı Mironov’un komutasındaki birliğe gönderir. Generale göre,
Mironov, iyi dürüst bir subaydır. Orada Pyotr Andreyiç gerekli eğitimi
alacak ve disipline alışacaktır.
Belegorski, Kırgız bozkırlarının sınırında ıssız bir kaledir.
Orenburg’dan “kırk verst” ötededir. Surlar, kuleler ve toprak bir tabya
görmeyi umarken karşılarına kütüklerden yapılma bir çitle çevrili küçük
bir köy çıkar. Kalenin girişinde dökme demirden, eski bir top
durmaktadır. Dar, eğri büğrü sokaklardan, üzeri samanla örtülü basık
kulübelerin arasından geçerek Yüzbaşının konutuna varırlar. Onları
Yüzbaşının karısı Vasilisa Yegorovna karşılar. Ona, bu kaleye
atandığını, Yüzbaşıyı görmeye geldiğini bildirir. Yüzbaşı İvan Kuzmiç,
Papaz Gerasim’e misafirliğe gitmiştir. Yüzbaşının karısı, Çavuş
Maksimiç’i çağırtır. Gelince ona Pyotr Andreyiç’in kalacağı eve
götürmesini emreder. Burası tahta perdeyle ikiye ayrılmış, oldukça
temiz bir odadır. Savelyiç, eşyalarını hemen yerleştirir.
Ertesi sabah tam giyinmek üzereyken kısa boylu, esmer, genç bir
subay içeri girer. Fransızca olarak, insan yüzü görmeyi özlediği için
geldiğini söyler. Bu subay, düello nedeniyle muhafız birliğinden
çıkarılan Şvabrin’dir. Bu sırada kapıya gelen asker, Vasilisa
Yegorovna’nın kendisini yemeğe çağırdığını bildirir. Şvabrin de
kendisiyle birlikte gelir. Yaşlı, uzun boylu, dinç bir adam olan
Yüzbaşıyı, başında takke, sırtında bej renkli, pamuklu bir gecelik
entariyle safta toplanmış yirmi kadar askeri eğitirken görürler.
Yüzbaşı, yanlarına yaklaşıp dostça birkaç söz söyleyip eğitim
yaptırmaya döner. Yüzbaşının evine gelirler, hizmetçi kız Palaşka
sofrayı kurmaktadır. Tam bu sırada Yüzbaşının on sekiz yaşlarında,
toparlak yüzlü, pembe yanaklı, açık kumral saçlı kızı Marya İvanovna
içeri girer. Şvabrin, Yüzbaşının kızının tam bir aptal olduğunu
kendisine söylediği için ilk görüşte ondan pek hoşlanmaz. Sofrada,
Yüzbaşının karısı, annesinin, babasının sağ olup olmadığını, nerede
oturduklarını, ekonomik durumlarının nasıl olduğunu sorar. Pyotr
Andreyiç’in zengin bir aileden geldiğini öğrenen Yüzbaşının karısı,
derin bir iç çeker. Burada kıt kanaat geçinmeye razı olduğunu; ancak
evlenme yaşına gelmiş kızlarına çeyiz olarak verecekleri hiçbir
şeylerinin olmamasının kendilerini üzdüğünü, karşılarına çıkacak iyi
bir adamla kızlarını hemen evlendirmek istediklerini söyler.
Aradan birkaç hafta geçer. Pyotr Andreyiç, Marya’yı sevmeye başlar.
Edebiyatla da uğraştığı için, ona aşk şiirleri yazar. Yazdığı birkaç
şiiri arkadaşı Şvabrin’e gösterir. Şvabrin, okuduğu şiirleri acımasızca
eleştirir. Bu eleştiri, şiirlerin kötülüğünden değil, Marya’ya
kendisinin de âşık olmasındandır. Hatta, Marya, onun iki ay önceki
evlenme teklifini reddetmiştir. Şvabrin’in, Marya ile ilgili atıp
tutmaları Pyotr Andreyiç’i çok kızdırır. Şvabrin’i alçak ve şerefsiz
olmakla suçlar. Şvabrin, Pyotr Andreyiç’i düelloya davet eder. O da
kabul eder. Pyotr Andreyiç, kavganın şahitliği için Üsteğmen İvan
İgnatyiç’ten yardım ister. Fakat daha sonra Şvabrin’in de isteğiyle
tanık olmadan kavga etmeye karar verirler. Samanlığın yakınında tam
kavgaya tutuşacakken İgnatyiç tarafından yakalanırlar. Askerlerin de
yardımıyla ikisi de Yüzbaşıya götürülür. Kalede barışın bozulmaması
konusunda öğütler veren Yüzbaşı, kavgacıların birbirlerine sarılarak
barışmalarını sağlar. Kavganın nedeninin de Marya için yazılmış şiirler
olduğunu herkes öğrenir.
Yüzbaşının evinden ayrılan Şvabrin ve Pyotr Andreyiç’in hırsları
geçmemiştir. Ertesi gün ırmak kıyısında kozlarını paylaşmak üzere
sözleşip ayrılırlar. Her ikisi de sözünü tutar ve kararlaştırılan
saatte ırmağın kıyısına gelir. Kılıçlarını çekerek kavgaya başlarlar.
Bir süre birbirlerine zarar veremeden kavga sürer. Şvabrin’in
gerilemeye başladığını sezen Pyotr Andreyiç, tekrar saldırıya geçer,
hasmını ırmağın ucuna kadar sıkıştırır. Bu sırada keçi yolundan aşağı
doğru koşarak gelen Savelyiç’in kendisine seslendiğini işitir. Kısa bir
dalgınlık anında Şvabrin’den aldığı kılıç darbesiyle göğsünden
yaralanır, yere düşer ve bayılır.
Ayıldığında kendini Yüzbaşının evinde bulur. Marya ile Savelyiç
yanındadır. Beş gün boyunca komada yatmıştır. Kendini iyi hissetmeye
başlayınca Marya’ya evlilik teklifinde bulunur. Marya ise henüz
tehlikeyi atlatmadığını ve kendisini korumasını söyler. Kalede doktor
olmadığı için Pyotr Andreyiç’in tedavisiyle alay berberi
ilgilenmektedir. Ertesi gün Marya’ya evlilik teklifini tekrarlar. Marya
da Pyotr Andreyiç’e karşı ilgisiz değildir. Pyotr Andreyiç’in anne ve
babasının bu evlilik için onayını almak isterler. Pyotr Andreyiç,
babasına bir mektup yazar. Gelen cevap umdukları gibi değildir. Pyotr
Andreyiç’in babası hem evliliğe karşı çıkmakta hem de gereksiz yere
kavga ederek yaralanmasına neden olmasına kızmaktadır. Hatta
Yüzbaşının, kalesinde bu olaylara sebebiyet vermesine içerler ve oğlunu
bir başka birliğe tayin ettireceğini yazar.
Bu sıralarda Çariçeye karşı isyan edenler kalabalık bir grup
olmuşlardır. Pugaçev adlı bir Kazak’ın etrafında toplanan isyancılar,
bazı kalelere saldırarak başarı kazanmışlar ve oralardaki askerleri de
saflarına katmışlar, katılmayanları ise idam etmişlerdir.
Yüzbaşı Mironov, Generalden aldığı emri tebliğ etmek için kaledeki
bütün subaylarını toplar. Kendini III. Petro olarak tanıtan isyancı
Kazak Pugaçev’in kaleye saldırması durumunda öldürülmesi ve bunun için
hazırlıklara başlanılması emredilmiştir.
Kalede Kazaklar dışında yüz otuz asker vardır. Bir süredir terk
edilen nöbet ve devriye sistemi tekrar başlatılır. Eldeki top
temizlenir, kullanılır duruma getirilir. Kaleye saldırı olacağı her ne
kadar gizli tutulmaya çalışılsada kısa bir süre sonra herkesin haberi
olur. Kaledekilerin telaşı bir kat daha artar.
Pugaçev, kaleye girmeye hazırlanmaktadır. Yüzbaşıya, Pugaçev’den bir
mesaj gelir. Kaledeki Kazakları ve askerleri çetesine çağırmakta ve
komutanlara da karşı koymamalarını öğütlemektedir. Yüzbaşı savaştan çok
korkan kızı Marya’yı, karısı ile güvende olacakları başka bir kaleye
göndermeyi düşünür. Karısı başka yere gitmeye razı olmaz. Marya’yı da
göndermeye zaman kalmaz. Çünkü, Pugaçev yolları kesmiş, kaleye girişi
ve çıkışı kontrol altına almıştır. Yüzbaşı önce savunmaya geçer.
İsyancılar, atlardan inip saldırıya geçince Yüzbaşı da kale kapısını
açtırıp isyancıların üzerine saldırıya geçer. Umdukları gibi olmaz.
İsyancılar kısa süre içinde Yüzbaşıyı ve diğerlerini yakalarlar ve
etkisiz hâle getirirler. Pugaçev, komutanın evine yerleşir. Meydana
darağacını kurdurur. Kendisine katılmayan Yüzbaşı ile Üsteğmeni hemen
astırır. Sıra Pyotr Andreyiç’e gelir. Bu arada Kazak kaftanı ile
Şvabrin gelip Pugaçev’in kulağına bir şeyler fısıldar. Pyotr
Andreyiç’in yüzüne bile bakmadan adamlarına onu asmalarını emreder. Tam
ilmeği boynuna geçirdikleri bir sırada bir haykırış yükselir. Bu
Savelyiç’in sesidir. Pugaçev’e yalvarmakta, onu asmamasını
istemektedir. Pugaçev, yaşlı hizmetkârı tanır. Pyotr Andreyiç’in,
tipide kendini arabasına alan; kendine handa şarap ısmarlayan ve tavşan
kürklü gocuğunu veren kişi olduğunu anlar. Adamlarına işaret ederek
serbest bıraktırır. Yüzbaşının karısı bu sırada olay yerine gelir.
Kocasını darağacında görünce “Katiller!” diye bağırır. Pugaçev,
adamlarına kadının susturulmasını emreder. Kadının başına bir Kazak,
kılıcıyla bir darbe indirir; kadın yere düşer ve can verir.
Ölümden kurtulan Pyotr Andreyiç, Yüzbaşının kızını merak eder. Onun
başına bir kötülük gelmesinden korkar. Marya’yı, Papazın karısı
korumaya alır ve onu yegeni olarak isyancılara tanıtır. Bu duruma
Şvabrin de ses çıkarmaz. Çünkü o karışıklıkta Marya’nın başına bir
kötülük gelmesini istemez.
Pugaçev, Pyotr Andreyiç’e kendisine katıldığı takdirde yüksek
rütbeler vereceğini vadeder. Pyotr Andreyiç, bu teklife yanaşmaz. Bunun
üzerine onun kaleden hizmetkârıyla birlikte çıkışına izin verir.
Pyotr Andreyiç, Orenburg’a gider. Kale komutanı generale olanı
biteni anlatır. İsyancıların gücü hakkında bilgiler verir. General
subaylarını toplayıp durum değerlendirmesi yapar. Pyotr Andreyiç,
Belegorsk kalesindeki isyancılara karşı taarruz yapılmasını savunursa
da hiçbir subay buna yanaşmaz. Savunmada kalmayı tercih ederler.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra geldiği kaledeki Çavuş Maksimiç,
Marya’dan bir mektup getirir. Mektuba göre, Pugaçev, kalenin yönetimini
Şvabrin’e bırakmış Orenburg yakınlarında kaleye saldırı hazırlıklarına
girişmiştir. Şvabrin, Marya’yı Papaz Gerasim’in evinden alıp kendi
evine götürmüş ve orada bir odaya hapsetmiştir. Karısı olması için
baskı yapmaktadır. Marya, Pyotr Andreyiç’ten gelip kendisini
kurtarmasını istemektedir.
Pyotr Andreyiç, General’e gider. Ondan, Belegorsk kalesini
isyancılardan temizlemek için bir bölük askerle, elli Kazak vermesini
ister. Yüzbaşının kızının yazdığı mektuptan da söz eder ona. Fakat
General’i yine razı edemez. Umutsuzluğa kapılan Pyotr Andreyiç, sevdiği
kızı Şvabrin’e kaptırmaktansa ölümü göze alır. Atına binip kale
kapısından dışarı çıkar. Peşine Savelyiç de takılır. Bir süre sonra
Berda köyü yakınlarında Pugaçev’in adamlarına yakalanırlar. Pugaçev’in
huzuruna çıkarılırlar. Pugaçev’e sevdiği kızın Belogorsk kalesinde
olduğunu ve kale komutanı olarak bıraktığı Şvabrin’in kızı
hapsettiğini, evlenmeye zorladığını halka zulmettiğini anlatır.
Pugaçev, kalenin yönetimini bıraktığı şahsın halka zulmetmesine çok
kızar. Birlikte kaleye giderler. Marya’yı hapsedildiği odadan
çıkarırlar. Pugaçev, halka verdiği eziyetten dolayı Şvabrin’e kızar.
Papazı çağırmasını, Marya ile Pyotr Andreyiç’i evlendireceğini
söyleyince, Şvabrin, Marya’nın Yüzbaşının kızı olduğunu itiraf eder.
Kendisine bunun daha önce söylenmemesinden dolayı Pugaçev’in kızgınlığı
daha da artar. Pyotr Andreyiç de Şvabrin’in söylediklerini doğrular.
Bunu, Marya’nın hayatına zarar verileceğinden korktuğu için
söylemediğini itiraf eder.
Pugaçev, Pyotr Andreyiç’in kendisine yaptığı iyilikleri hatırlar ve
bir kez daha canını bağışlar. Marya ile birlikte diledikleri yere
gitmelerine izin verir. Üstelik yolda adamları tarafından
engellenmemesi için bir izin kağıdı da düzenler. Pugaçev’e göre iyilik
ya tam yapılmalı ya da hiç yapılmamalıdır.
Pyotr Andreyiç, Marya ve Savelyiç bir yaylı arabasıyla yola
koyulurlar. Amacı Marya’yı memleketine götürmek ve onunla evlenmektir.
Bir süre sonra Pugaçev’in egemenliğindeki bir kalenin yakınındaki
menzile gelirler. Menzildeki görevliye ellerindeki izin kağıdını
gösterince hemen arabanın atları değiştirilir ve tekrar yola
koyulurlar. Hava kararmaya başlarken küçük bir kente yaklaşırlar.
Devriyeler önlerini keser. Arabacı arabada Çarın bacanağının olduğunu
söyleyince, muhafızlar küfürler savurarak hemen etraflarını sarar.
Komutanlarına götürürler. Orada karşılarına handa bilardo oynayıp yüz
ruble kaybettiği Zurin çıkar. Durumu ona anlatır. Zurin, isyancılara
karşı kendisiyle birlikte savaşmasını teklif eder. Marya’yı Savelyiç
ile babasına gönderir. Kendisi orada kalır.
Pyotr Andreyiç ve Zurin isyancılara karşı başarılar kazanırlar. Bir
süre sonra Pugaçev de yakalanır. Pugaçev işini soruşturan komisyon,
Pyotr Andreyiç’in yakalanıp kendilerine gönderilmesi için Zurin’e emir
göndermiştir. Zurin, görevini yapar. Pyotr Andreyiç’i Kazan’a gönderir.
Askerî mahkeme kurulmuştur. Mahkeme başkanı bir generaldir. Pyotr
Andreyiç’in adını sanını sorduktan sonra, Andreyiç Petroviç Grinyov’un
oğlu olup olmadığını bir defa daha sorar. Öyle saygıdeğer bir babanın,
isyancılarla iş birliği yapan bir oğlunun olmasına çok şaşırır. Pyotr
Andreyiç, Pugaçev’in hizmetine girmediğini ve ondan herhangi bir görev
almadığını söylese de mahkemeyi ikna edemez. Yüzbaşının kızının,
mahkeme kapılarında sürünmemesi için bu konuda kendisine tanıklık
etmesini de istemez. Babasının iyi bir subay olması nedeniyle idam
edilme yerine, Sibirya’nın ücra bir bölgesinde ömür boyu oturmaya
mahkûm edilir.
Bu karar, Pyotr Andreyiç’in babasını kahreder. Oğlunun, bir
isyancının hizmetinde bulunmasını onuruna yediremez. Bu durum Marya’yı
da derinden sarsmıştır. Mahkemede Pyotr Andreyiç’in kendisiyle ilgili
bazı şeyleri açıklamamış olmasına inanmaktadır. Çok iyi bakıldığı bu
evden müsaade isteyerek Savelyiç’le birlikte Petersburg’a gider.
Çariçenin o sırada Tsarskoye Selo’da olduğunu öğrenir. Kendisi de orada
konaklamaya karar verir. Menzil bekçisinin eşiyle tanışır. Saray
so********n yeğeni olan bu kadın, Marya’ya Çariçe’nin uyandığı saati,
gezindiği yerleri, hizmeti için yanında bulunanları anlatır. Ertesi gün
Marya, erkenden kalkar ve bahçeye çıkar. Orada kırk yaşlarında,
Çariçe’nin sarayında görevli bir bayanla tanışır. Ona başından
geçenleri anlatır ve ondan Çariçeye yazdığı mektubu götürmesi için
yardım ister. Mektubu okuyan Çariçe, Marya’yı huzuruna davet eder; onu
çok iyi karşılar. Ona, Pyotr Andreyiç’in suçsuz olduğuna inandığını,
evlenmeleri için yardım edeceğini söyler. Kayın babasına vermesi için
bir mektup da verir. Mektubunda Pyotr Andreyiç’in suçsuzluğunu
bildirmekte ve Yüzbaşı Mironov’un kızının da zekâsını, ahlâkını
övmektedir.
Pyotr Andreyiç, özel bir emirle sürgünden kurtulur ve Simbirsk’e
döner. Marya ile evlenir, bolluk içinde mutlu bir hayat yaşarlar.
Akıcı bir dille kaleme alınan eserde, Rus ordusunda görev yapan
subayların yetişme tarzını; kişinin ekmeğini yediği devletine, canı
pahasına da olsa, nankörlük etmemesi gerektiği; aşkın insana verdiği
cesareti görmekteyiz…
1700′lü yıllarda Çariçe döneminde geçmektedir. Rus ordusundan kıdemli
binbaşı rütbesinde emekli olan Andrey Petroviç Grinyov, Avdotya
Vasilyevna ile evlidir. Simbirsk’in köyünde oturan varlıklı bir
ailedir. Doğan çocuklarının sekizi, daha bebekken ölürler. Doğacak
dokuzuncu çocuklarını, daha kız veya erkek olacağı belli olmadan, aile
dostlarından bir binbaşının yardımıyla Semenovski Alayına çavuş olarak
yazdırırlar. Çocuk eğer kız doğacak olursa, çavuşun öldüğü bildirilecek
ve iş de böylece kapatılacaktır.
Çocuklarının erkek olması Grinyov ailesini sevindirir. Adını Pyotr
Andreyiç koyarlar. Savelyiç adlı yaşlı hizmetkâr lala olarak
görevlendirilir. İleriki yaşına doğru eğitimi için Monsieur Beaupre
adında bir Fransız öğretmen tutulur. Pyotr Andreyiç, bir süre
öğretmeninden Fransızca, Almanca ve diğer bilimlerle ilgili dersler
alır; kılıç kullanmayı öğrenir.
On yedi yaşına gelince, babası, onun iyi bir subay olarak yetişmesi
için, doğmadan önce çavuş olarak yazdırdığı muhafız birliğine değil,
daha uzakta ve zaman zaman çatışmalara giren Orenburg’taki bir eski
dostunun birliğine gönderir. Oğluna, dostuna verilmek üzere bir mektup
verir ve hizmetinde bulunması, koruması için lalası Savelyiç’i de
yanına katar.
Pyotr Andreyiç ile Savelyiç önce Simbirsk’e varırlar. Burada,
gerekli malzemeleri almak için bir gün konaklarlar. Savelyiç malzeme
alımıyla uğraşırken handa yalnız kalan Pyotr Andreyiç, İvan İvanoviç
Zurin adında bir subayla tanışır. Bu subay içkiye ve kumara düşkündür.
Pyotr Andreyiç, ondan bilardo oynamasını öğrenir. Zurin’le parasına
bilardo oynar ve yüz ruble kaybeder. Kasadarı Savelyiç’e bu parayı
ödettirir. Ertesi günü bir at arabasıyla yola düşerler.
Yolda hava bozmaya başlar. Arabacı, hana geri dönmeyi teklif etse de
kabul ettiremez. Bir süre sonra tipi bastırır, her taraf karla
kaplanır. Ne yol, ne iz bellidir. Hiç değilse sığınacak bir ev ya da
bir yol izi görme umuduyla dört bir yana bakınırken bir karartı göze
çarpar. Arabacıya gördüğü karartıya doğru gitmesini emreder. Karartı da
kendilerine doğru gelmekte olduğundan kavuşmaları uzun sürmez. Bu bir
yolcudur. Konuşmalarından yolcunun bu çevreyi iyi bildiği anlaşılır.
Kılavuzluk etmesi için arabaya alınır ve yola devam edilir. Bir hana
ulaşırlar. Orada fırtınanın geçmesini beklerler. Kendilerine kılavuzluk
ettiği için yolcuya handa şarap ısmarlar. Ertesi günü hancıya hesabı
ödeyip ayrılırken kılavuza elli kapik bahşiş vermesini söyler
Savelyiç’e. Bir çapulçuya bu kadar para vermenin anlamsız olduğuna inan
Savelyiç’i razı edemez. Pyotr Andreyiç, kılavuzun hizmetini karşılıksız
bırakmak istemez. Tavşan kürklü gocuğunu, hizmetkârın itirazlarına
rağmen, ona verir. Bu sırada arabacı da yola çıkmak için hazırlıklarını
tamamlamıştır, hemen yola çıkarlar.
Orenburg’a varınca, doğru Andrey Karloviç adlı generale çıkar.
Babasının yazdığı mektubu ona verir. General mektubu okur ve mektupta
yazılanların yerine getirileceğini söyler. Ertesi gün atanma emriyle
birlikte, subay alayına katılması için onu Belegorski kalesindeki
Yüzbaşı Mironov’un komutasındaki birliğe gönderir. Generale göre,
Mironov, iyi dürüst bir subaydır. Orada Pyotr Andreyiç gerekli eğitimi
alacak ve disipline alışacaktır.
Belegorski, Kırgız bozkırlarının sınırında ıssız bir kaledir.
Orenburg’dan “kırk verst” ötededir. Surlar, kuleler ve toprak bir tabya
görmeyi umarken karşılarına kütüklerden yapılma bir çitle çevrili küçük
bir köy çıkar. Kalenin girişinde dökme demirden, eski bir top
durmaktadır. Dar, eğri büğrü sokaklardan, üzeri samanla örtülü basık
kulübelerin arasından geçerek Yüzbaşının konutuna varırlar. Onları
Yüzbaşının karısı Vasilisa Yegorovna karşılar. Ona, bu kaleye
atandığını, Yüzbaşıyı görmeye geldiğini bildirir. Yüzbaşı İvan Kuzmiç,
Papaz Gerasim’e misafirliğe gitmiştir. Yüzbaşının karısı, Çavuş
Maksimiç’i çağırtır. Gelince ona Pyotr Andreyiç’in kalacağı eve
götürmesini emreder. Burası tahta perdeyle ikiye ayrılmış, oldukça
temiz bir odadır. Savelyiç, eşyalarını hemen yerleştirir.
Ertesi sabah tam giyinmek üzereyken kısa boylu, esmer, genç bir
subay içeri girer. Fransızca olarak, insan yüzü görmeyi özlediği için
geldiğini söyler. Bu subay, düello nedeniyle muhafız birliğinden
çıkarılan Şvabrin’dir. Bu sırada kapıya gelen asker, Vasilisa
Yegorovna’nın kendisini yemeğe çağırdığını bildirir. Şvabrin de
kendisiyle birlikte gelir. Yaşlı, uzun boylu, dinç bir adam olan
Yüzbaşıyı, başında takke, sırtında bej renkli, pamuklu bir gecelik
entariyle safta toplanmış yirmi kadar askeri eğitirken görürler.
Yüzbaşı, yanlarına yaklaşıp dostça birkaç söz söyleyip eğitim
yaptırmaya döner. Yüzbaşının evine gelirler, hizmetçi kız Palaşka
sofrayı kurmaktadır. Tam bu sırada Yüzbaşının on sekiz yaşlarında,
toparlak yüzlü, pembe yanaklı, açık kumral saçlı kızı Marya İvanovna
içeri girer. Şvabrin, Yüzbaşının kızının tam bir aptal olduğunu
kendisine söylediği için ilk görüşte ondan pek hoşlanmaz. Sofrada,
Yüzbaşının karısı, annesinin, babasının sağ olup olmadığını, nerede
oturduklarını, ekonomik durumlarının nasıl olduğunu sorar. Pyotr
Andreyiç’in zengin bir aileden geldiğini öğrenen Yüzbaşının karısı,
derin bir iç çeker. Burada kıt kanaat geçinmeye razı olduğunu; ancak
evlenme yaşına gelmiş kızlarına çeyiz olarak verecekleri hiçbir
şeylerinin olmamasının kendilerini üzdüğünü, karşılarına çıkacak iyi
bir adamla kızlarını hemen evlendirmek istediklerini söyler.
Aradan birkaç hafta geçer. Pyotr Andreyiç, Marya’yı sevmeye başlar.
Edebiyatla da uğraştığı için, ona aşk şiirleri yazar. Yazdığı birkaç
şiiri arkadaşı Şvabrin’e gösterir. Şvabrin, okuduğu şiirleri acımasızca
eleştirir. Bu eleştiri, şiirlerin kötülüğünden değil, Marya’ya
kendisinin de âşık olmasındandır. Hatta, Marya, onun iki ay önceki
evlenme teklifini reddetmiştir. Şvabrin’in, Marya ile ilgili atıp
tutmaları Pyotr Andreyiç’i çok kızdırır. Şvabrin’i alçak ve şerefsiz
olmakla suçlar. Şvabrin, Pyotr Andreyiç’i düelloya davet eder. O da
kabul eder. Pyotr Andreyiç, kavganın şahitliği için Üsteğmen İvan
İgnatyiç’ten yardım ister. Fakat daha sonra Şvabrin’in de isteğiyle
tanık olmadan kavga etmeye karar verirler. Samanlığın yakınında tam
kavgaya tutuşacakken İgnatyiç tarafından yakalanırlar. Askerlerin de
yardımıyla ikisi de Yüzbaşıya götürülür. Kalede barışın bozulmaması
konusunda öğütler veren Yüzbaşı, kavgacıların birbirlerine sarılarak
barışmalarını sağlar. Kavganın nedeninin de Marya için yazılmış şiirler
olduğunu herkes öğrenir.
Yüzbaşının evinden ayrılan Şvabrin ve Pyotr Andreyiç’in hırsları
geçmemiştir. Ertesi gün ırmak kıyısında kozlarını paylaşmak üzere
sözleşip ayrılırlar. Her ikisi de sözünü tutar ve kararlaştırılan
saatte ırmağın kıyısına gelir. Kılıçlarını çekerek kavgaya başlarlar.
Bir süre birbirlerine zarar veremeden kavga sürer. Şvabrin’in
gerilemeye başladığını sezen Pyotr Andreyiç, tekrar saldırıya geçer,
hasmını ırmağın ucuna kadar sıkıştırır. Bu sırada keçi yolundan aşağı
doğru koşarak gelen Savelyiç’in kendisine seslendiğini işitir. Kısa bir
dalgınlık anında Şvabrin’den aldığı kılıç darbesiyle göğsünden
yaralanır, yere düşer ve bayılır.
Ayıldığında kendini Yüzbaşının evinde bulur. Marya ile Savelyiç
yanındadır. Beş gün boyunca komada yatmıştır. Kendini iyi hissetmeye
başlayınca Marya’ya evlilik teklifinde bulunur. Marya ise henüz
tehlikeyi atlatmadığını ve kendisini korumasını söyler. Kalede doktor
olmadığı için Pyotr Andreyiç’in tedavisiyle alay berberi
ilgilenmektedir. Ertesi gün Marya’ya evlilik teklifini tekrarlar. Marya
da Pyotr Andreyiç’e karşı ilgisiz değildir. Pyotr Andreyiç’in anne ve
babasının bu evlilik için onayını almak isterler. Pyotr Andreyiç,
babasına bir mektup yazar. Gelen cevap umdukları gibi değildir. Pyotr
Andreyiç’in babası hem evliliğe karşı çıkmakta hem de gereksiz yere
kavga ederek yaralanmasına neden olmasına kızmaktadır. Hatta
Yüzbaşının, kalesinde bu olaylara sebebiyet vermesine içerler ve oğlunu
bir başka birliğe tayin ettireceğini yazar.
Bu sıralarda Çariçeye karşı isyan edenler kalabalık bir grup
olmuşlardır. Pugaçev adlı bir Kazak’ın etrafında toplanan isyancılar,
bazı kalelere saldırarak başarı kazanmışlar ve oralardaki askerleri de
saflarına katmışlar, katılmayanları ise idam etmişlerdir.
Yüzbaşı Mironov, Generalden aldığı emri tebliğ etmek için kaledeki
bütün subaylarını toplar. Kendini III. Petro olarak tanıtan isyancı
Kazak Pugaçev’in kaleye saldırması durumunda öldürülmesi ve bunun için
hazırlıklara başlanılması emredilmiştir.
Kalede Kazaklar dışında yüz otuz asker vardır. Bir süredir terk
edilen nöbet ve devriye sistemi tekrar başlatılır. Eldeki top
temizlenir, kullanılır duruma getirilir. Kaleye saldırı olacağı her ne
kadar gizli tutulmaya çalışılsada kısa bir süre sonra herkesin haberi
olur. Kaledekilerin telaşı bir kat daha artar.
Pugaçev, kaleye girmeye hazırlanmaktadır. Yüzbaşıya, Pugaçev’den bir
mesaj gelir. Kaledeki Kazakları ve askerleri çetesine çağırmakta ve
komutanlara da karşı koymamalarını öğütlemektedir. Yüzbaşı savaştan çok
korkan kızı Marya’yı, karısı ile güvende olacakları başka bir kaleye
göndermeyi düşünür. Karısı başka yere gitmeye razı olmaz. Marya’yı da
göndermeye zaman kalmaz. Çünkü, Pugaçev yolları kesmiş, kaleye girişi
ve çıkışı kontrol altına almıştır. Yüzbaşı önce savunmaya geçer.
İsyancılar, atlardan inip saldırıya geçince Yüzbaşı da kale kapısını
açtırıp isyancıların üzerine saldırıya geçer. Umdukları gibi olmaz.
İsyancılar kısa süre içinde Yüzbaşıyı ve diğerlerini yakalarlar ve
etkisiz hâle getirirler. Pugaçev, komutanın evine yerleşir. Meydana
darağacını kurdurur. Kendisine katılmayan Yüzbaşı ile Üsteğmeni hemen
astırır. Sıra Pyotr Andreyiç’e gelir. Bu arada Kazak kaftanı ile
Şvabrin gelip Pugaçev’in kulağına bir şeyler fısıldar. Pyotr
Andreyiç’in yüzüne bile bakmadan adamlarına onu asmalarını emreder. Tam
ilmeği boynuna geçirdikleri bir sırada bir haykırış yükselir. Bu
Savelyiç’in sesidir. Pugaçev’e yalvarmakta, onu asmamasını
istemektedir. Pugaçev, yaşlı hizmetkârı tanır. Pyotr Andreyiç’in,
tipide kendini arabasına alan; kendine handa şarap ısmarlayan ve tavşan
kürklü gocuğunu veren kişi olduğunu anlar. Adamlarına işaret ederek
serbest bıraktırır. Yüzbaşının karısı bu sırada olay yerine gelir.
Kocasını darağacında görünce “Katiller!” diye bağırır. Pugaçev,
adamlarına kadının susturulmasını emreder. Kadının başına bir Kazak,
kılıcıyla bir darbe indirir; kadın yere düşer ve can verir.
Ölümden kurtulan Pyotr Andreyiç, Yüzbaşının kızını merak eder. Onun
başına bir kötülük gelmesinden korkar. Marya’yı, Papazın karısı
korumaya alır ve onu yegeni olarak isyancılara tanıtır. Bu duruma
Şvabrin de ses çıkarmaz. Çünkü o karışıklıkta Marya’nın başına bir
kötülük gelmesini istemez.
Pugaçev, Pyotr Andreyiç’e kendisine katıldığı takdirde yüksek
rütbeler vereceğini vadeder. Pyotr Andreyiç, bu teklife yanaşmaz. Bunun
üzerine onun kaleden hizmetkârıyla birlikte çıkışına izin verir.
Pyotr Andreyiç, Orenburg’a gider. Kale komutanı generale olanı
biteni anlatır. İsyancıların gücü hakkında bilgiler verir. General
subaylarını toplayıp durum değerlendirmesi yapar. Pyotr Andreyiç,
Belegorsk kalesindeki isyancılara karşı taarruz yapılmasını savunursa
da hiçbir subay buna yanaşmaz. Savunmada kalmayı tercih ederler.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra geldiği kaledeki Çavuş Maksimiç,
Marya’dan bir mektup getirir. Mektuba göre, Pugaçev, kalenin yönetimini
Şvabrin’e bırakmış Orenburg yakınlarında kaleye saldırı hazırlıklarına
girişmiştir. Şvabrin, Marya’yı Papaz Gerasim’in evinden alıp kendi
evine götürmüş ve orada bir odaya hapsetmiştir. Karısı olması için
baskı yapmaktadır. Marya, Pyotr Andreyiç’ten gelip kendisini
kurtarmasını istemektedir.
Pyotr Andreyiç, General’e gider. Ondan, Belegorsk kalesini
isyancılardan temizlemek için bir bölük askerle, elli Kazak vermesini
ister. Yüzbaşının kızının yazdığı mektuptan da söz eder ona. Fakat
General’i yine razı edemez. Umutsuzluğa kapılan Pyotr Andreyiç, sevdiği
kızı Şvabrin’e kaptırmaktansa ölümü göze alır. Atına binip kale
kapısından dışarı çıkar. Peşine Savelyiç de takılır. Bir süre sonra
Berda köyü yakınlarında Pugaçev’in adamlarına yakalanırlar. Pugaçev’in
huzuruna çıkarılırlar. Pugaçev’e sevdiği kızın Belogorsk kalesinde
olduğunu ve kale komutanı olarak bıraktığı Şvabrin’in kızı
hapsettiğini, evlenmeye zorladığını halka zulmettiğini anlatır.
Pugaçev, kalenin yönetimini bıraktığı şahsın halka zulmetmesine çok
kızar. Birlikte kaleye giderler. Marya’yı hapsedildiği odadan
çıkarırlar. Pugaçev, halka verdiği eziyetten dolayı Şvabrin’e kızar.
Papazı çağırmasını, Marya ile Pyotr Andreyiç’i evlendireceğini
söyleyince, Şvabrin, Marya’nın Yüzbaşının kızı olduğunu itiraf eder.
Kendisine bunun daha önce söylenmemesinden dolayı Pugaçev’in kızgınlığı
daha da artar. Pyotr Andreyiç de Şvabrin’in söylediklerini doğrular.
Bunu, Marya’nın hayatına zarar verileceğinden korktuğu için
söylemediğini itiraf eder.
Pugaçev, Pyotr Andreyiç’in kendisine yaptığı iyilikleri hatırlar ve
bir kez daha canını bağışlar. Marya ile birlikte diledikleri yere
gitmelerine izin verir. Üstelik yolda adamları tarafından
engellenmemesi için bir izin kağıdı da düzenler. Pugaçev’e göre iyilik
ya tam yapılmalı ya da hiç yapılmamalıdır.
Pyotr Andreyiç, Marya ve Savelyiç bir yaylı arabasıyla yola
koyulurlar. Amacı Marya’yı memleketine götürmek ve onunla evlenmektir.
Bir süre sonra Pugaçev’in egemenliğindeki bir kalenin yakınındaki
menzile gelirler. Menzildeki görevliye ellerindeki izin kağıdını
gösterince hemen arabanın atları değiştirilir ve tekrar yola
koyulurlar. Hava kararmaya başlarken küçük bir kente yaklaşırlar.
Devriyeler önlerini keser. Arabacı arabada Çarın bacanağının olduğunu
söyleyince, muhafızlar küfürler savurarak hemen etraflarını sarar.
Komutanlarına götürürler. Orada karşılarına handa bilardo oynayıp yüz
ruble kaybettiği Zurin çıkar. Durumu ona anlatır. Zurin, isyancılara
karşı kendisiyle birlikte savaşmasını teklif eder. Marya’yı Savelyiç
ile babasına gönderir. Kendisi orada kalır.
Pyotr Andreyiç ve Zurin isyancılara karşı başarılar kazanırlar. Bir
süre sonra Pugaçev de yakalanır. Pugaçev işini soruşturan komisyon,
Pyotr Andreyiç’in yakalanıp kendilerine gönderilmesi için Zurin’e emir
göndermiştir. Zurin, görevini yapar. Pyotr Andreyiç’i Kazan’a gönderir.
Askerî mahkeme kurulmuştur. Mahkeme başkanı bir generaldir. Pyotr
Andreyiç’in adını sanını sorduktan sonra, Andreyiç Petroviç Grinyov’un
oğlu olup olmadığını bir defa daha sorar. Öyle saygıdeğer bir babanın,
isyancılarla iş birliği yapan bir oğlunun olmasına çok şaşırır. Pyotr
Andreyiç, Pugaçev’in hizmetine girmediğini ve ondan herhangi bir görev
almadığını söylese de mahkemeyi ikna edemez. Yüzbaşının kızının,
mahkeme kapılarında sürünmemesi için bu konuda kendisine tanıklık
etmesini de istemez. Babasının iyi bir subay olması nedeniyle idam
edilme yerine, Sibirya’nın ücra bir bölgesinde ömür boyu oturmaya
mahkûm edilir.
Bu karar, Pyotr Andreyiç’in babasını kahreder. Oğlunun, bir
isyancının hizmetinde bulunmasını onuruna yediremez. Bu durum Marya’yı
da derinden sarsmıştır. Mahkemede Pyotr Andreyiç’in kendisiyle ilgili
bazı şeyleri açıklamamış olmasına inanmaktadır. Çok iyi bakıldığı bu
evden müsaade isteyerek Savelyiç’le birlikte Petersburg’a gider.
Çariçenin o sırada Tsarskoye Selo’da olduğunu öğrenir. Kendisi de orada
konaklamaya karar verir. Menzil bekçisinin eşiyle tanışır. Saray
so********n yeğeni olan bu kadın, Marya’ya Çariçe’nin uyandığı saati,
gezindiği yerleri, hizmeti için yanında bulunanları anlatır. Ertesi gün
Marya, erkenden kalkar ve bahçeye çıkar. Orada kırk yaşlarında,
Çariçe’nin sarayında görevli bir bayanla tanışır. Ona başından
geçenleri anlatır ve ondan Çariçeye yazdığı mektubu götürmesi için
yardım ister. Mektubu okuyan Çariçe, Marya’yı huzuruna davet eder; onu
çok iyi karşılar. Ona, Pyotr Andreyiç’in suçsuz olduğuna inandığını,
evlenmeleri için yardım edeceğini söyler. Kayın babasına vermesi için
bir mektup da verir. Mektubunda Pyotr Andreyiç’in suçsuzluğunu
bildirmekte ve Yüzbaşı Mironov’un kızının da zekâsını, ahlâkını
övmektedir.
Pyotr Andreyiç, özel bir emirle sürgünden kurtulur ve Simbirsk’e
döner. Marya ile evlenir, bolluk içinde mutlu bir hayat yaşarlar.
Akıcı bir dille kaleme alınan eserde, Rus ordusunda görev yapan
subayların yetişme tarzını; kişinin ekmeğini yediği devletine, canı
pahasına da olsa, nankörlük etmemesi gerektiği; aşkın insana verdiği
cesareti görmekteyiz…